2007 yılında Efe Çakarel tarafından kurulan MUBI, sinema dünyasının dışa kapalı endüstriyel yapısına karşı dijital bir alternatif sunma fikriyle yola çıktı. Bugün geldiği noktada, 100 milyon dolarlık yeni yatırım turu ile değerlemesini 1 milyar dolara çıkararak Türkiye çıkışlı unicorn girişimler arasına adını yazdırdı.
Yatırım turuna, global ölçekte güçlü teknoloji şirketlerine destek veren Sequoia Capital liderlik etti. Bu gelişme, sadece MUBI için değil, Türkiye merkezli kültür-teknoloji girişimleri için de büyük bir eşik anlamına geliyor.
Netflix, Disney+, Amazon Prime gibi devlerin domine ettiği dijital yayıncılık sektöründe MUBI kendine özgü bir yer açtı. Onu farklı kılan şey:
Bu strateji, kısa sürede küresel sinemasever bir topluluk oluşturdu. Bugün MUBI’nin dünya genelinde 20 milyonu aşkın kayıtlı kullanıcısı bulunuyor. Ayrıca İngiltere, ABD, Almanya ve Latin Amerika’da sinema salonları üzerinden de dağıtım ağı kurdu.
MUBI’nin büyüme stratejilerinden biri de doğru yapımlara cesur yatırımlar yapmak. Platform, Demi Moore ve Margaret Qualley’nin başrollerinde yer aldığı “The Substance” adlı yapımın dünya haklarını 12 milyon dolara satın aldı.
Film, Cannes Film Festivali’nde büyük övgü alarak Oscar, Altın Küre ve BAFTA gibi prestijli ödülleri topladı. Bu başarı, MUBI’nin yalnızca içerik sunan bir platform değil, sinema sektörünün aktif bir yatırımcısı ve dağıtımcısı olarak konumlandığını da net biçimde ortaya koydu.
MUBI’nin unicorn statüsüne ulaşması, kültür ve teknoloji kesişiminde global bir başarı öyküsüdür. Onlarca streaming platformu arasında sadece “daha fazlasını sunan” değil, “daha anlamlısını seçen” bir kullanıcı kitlesine seslenmek, bugünün dijital dünyasında cesur bir strateji.
MUBI gösterdi ki, vizyon sahibi bir kürasyon modeli, yüksek bütçeli içerik bombardımanına karşı hâlâ ayakta kalabiliyor. Türkiye’de teknoloji odaklı yaratıcı girişimcilik için ilham verici bir örnek.