Dünya çapında uykusuzluk artıyor ve bu artışın rotası çok net: Cüzdan küçüldükçe göz altı torbaları büyüyor. BAREM’in 2025 Dünya Görüşleri Anketi, uyku yoksunluğunun artık bireysel bir sorun değil, gelir eşitsizliğiyle yakından ilişkili bir halk sağlığı meselesi olduğunu ortaya koydu.
Araştırmaya göre, her 10 kişiden 4’ü düzenli olarak iyi uyuyamıyor. Ve bu uyuyamayanların önemli bir bölümü; işsiz, düşük gelirli ya da düşük eğitim seviyesine sahip bireylerden oluşuyor. Türkiye, uyku problemi yaşayan ülkeler listesinde %51 oranla üst sıralarda yer alıyor. Düşük gelir uykusuzluk ilişkisi bu araştırmayla kanıtlanmış oluyor.
İşsizlerin %47’si iyi uyuyamadığını söylüyor. Bu oran, çalışan kesimde oldukça düşüyor. Gelir seviyesinin düşüklüğü, stresle birleştiğinde geceyi kâbusa çevirebiliyor. Kadınlar ve 35-64 yaş arasındaki bireyler de kötü uykudan en fazla etkilenen gruplar arasında. Düşük gelir uykusuzluk ilişkisi maalesef doğru.
Uyku sağlığını etkileyen en güçlü faktörlerden biri ise ekran başında geçirilen zaman. Türkiye’de her 10 kişiden 4’ü gece geç saatlere kadar telefon ya da bilgisayar kullandığını söylüyor. 18-34 yaş arası bireyler bu konuda başı çekiyor. Ekran ışığı, mavi ışık, sosyal medya stresi derken uykunun kapısı aralanmadan sabah oluyor.
Eğitim seviyesi arttıkça ekran başında geçirilen zaman artıyor. Eğitimli bireyler daha çok çalışıyor, daha fazla stres yaşıyor ve bu da gece ekranla baş başa kalmalarına neden oluyor. Ama mesele sadece ekranla sınırlı değil. Uyku yetersizliğinin arkasında sosyoekonomik dengesizlikler, iş güvencesizliği ve toplumsal kaygılar var.
Dünya çapında her 10 kişiden 6’sı uyku kalitesinde düşüş olduğunu söylüyor. Hong Kong, Şili, Brezilya ve Türkiye gibi ülkelerde durum daha da kritik. Araştırmaya göre, düşük gelir uykusuzluk ilişkisi özellikle gelişmekte olan ülkelerde alarm veriyor.
Uyku eksikliği; sadece bireysel performansı değil, toplumsal üretkenliği ve ruh sağlığını da etkiliyor. Uzmanlar, kötü uykunun zincirleme etkiler yarattığını; yorgunlukla başlayan sürecin depresyona, bağışıklık sisteminde zayıflamaya ve hatta üretim kaybına kadar gittiğini belirtiyor.
Daha eşit, daha sağlıklı bir toplum için uyku bir lüks değil, temel hak olmalı. Uykusuzlukla mücadele artık kişisel alışkanlıkları değil, sosyoekonomik yapıyı değiştirmeyi de içermeli.