Türkiye’nin gayrimenkul sektöründe bir dönem rüzgâr gibi esen Fi Yapı iflas etti, resmen tarihe karıştı. Binlerce daireyi teslim edemeyen, Beşiktaş’ın stadına adını veren sponsorluk anlaşmalarıyla manşetlere çıkan şirketin iflas kararı, sektörün kırılgan yapısını bir kez daha gözler önüne serdi.
2000’lerin ortasında Fi Tower, Fi Side, Fi Life, Fi Yaka gibi mega projelerle büyüyen Fi Yapı, o dönemin en agresif yatırımcı profilini temsil ediyordu.
Sadece konut projeleriyle değil, Beşiktaş’ın stadına verdiği isim hakkıyla da adını spor dünyasında duyurmuştu. Fakat hızlı büyümenin faturası ağır oldu.
15 Temmuz sonrasında şirketin sahibi Fikret İnan hakkında açılan dava, Fi Yapı’yı farklı bir boyuta taşıdı. Mahkeme sürecinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) kayyum atadı.
Yaklaşık 6 yıl süren TMSF denetimi, yarım kalan projeleri toparlamak yerine borç yükünü katladı.
Fi Yapı, 2022 yılında mahkeme kararıyla yeniden yönetimine kavuşsa da, bu süre zarfında 3 bin 296 daire ve dükkân içeren Fi Side projesinin talan edildiğini iddia etti. Şirket, kayyum dönemi için 369 milyon TL’yi aşan hasar tespiti raporları hazırlattı.
Yıllarca evlerini bekleyen mağdurlar ise sabır sınırına geldi. Suna Göksu ve Tuncay Zaptiye isimli iki daire sahibi, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvurarak iflas talep etti.
Davada, şirketin teslim yükümlülüklerini yerine getiremediği ve borçlarını karşılayacak gücünün kalmadığı ileri sürüldü.
Şirket avukatları, mahkemeye sunulan savunmada,
“Müvekkil şirket borca batık değil, faaliyetlerine devam ediyor”
ifadesiyle iflas istemine karşı çıktı. Ayrıca projelerin yüzde 60’ının tamamlandığını, engelleyici etkenlerin başında kurumlar ve yerel yönetimlerin getirdiği imar kısıtlamalarının geldiğini vurguladı.
12 Haziran’da görülen duruşmada, mahkeme iflas talebini kabul etti. Fi Yapı resmen iflas etmiş oldu. Şirket avukatları karara itiraz etse de, binlerce daire sahibi için çözüm sürecinin belirsizliği devam ediyor.
Fi Yapı örneği, Türkiye’nin inşaat sektöründe hızlı büyüme, agresif pazarlama ve zayıf finansal yönetimin nasıl bir krize dönüşebileceğinin ders niteliğinde bir örneği oldu.
Sadece bir gayrimenkul markası değil, Beşiktaş stadı sponsorluğu gibi sembolik yatırımlarla tanınan bir şirketin dramatik çöküşü, sektördeki kırılganlığın ve denetim boşluklarının altını çiziyor.
Önümüzdeki dönemde benzer ölçekli şirketlerin finansal raporlama ve proje teslim süreçlerinde daha şeffaf bir yapı kurması kaçınılmaz görünüyor.